|
|
|
|
Bu yazı 14.09.2011
tarihinden
beri
414
kez okunmuştur |
Yazının
Başlığı |
Yazar
Adı |
Gönderilme
Tarihi |
bir rüta |
Belirtilmedi |
14.09.2011 |
Mavi kuşlar gözümün önüneyken yalan söyleyemeyeceğimi anladım. Bana bakan milyonlarca gözden daha deliciydi bakışları. Onlar kadar özgür olduğumu hatırlatıyorlar bana. Pencereden süzülen ışıkta sadece o gözleri görebiliyordum. İçimden kanat çırpmak geldi, pencereyi açıp atladım, artık bende bir kuştum. Bana vaat edilen özgürlüğüme doğru kanat çırpıyordum. Her çırpınış beni daha çok yaklaştırıyor, rüzgarı gittikçe daha çok hissediyordum. Önce tenim ürperdi, gözlerimi kırpıştırmaya başladım, artık rüzgar içimdeydi. Kemiklerim, kaslarım hepsi yok olmuştu, hepsi rüzgar olmuştu. Dört bir yana savruluyordum. Her zerrem kendine bir yol tutturmuştu. Hem onlarla gidiyor, hem de onlara bakıyorum uzaklardan. Biliyorum bir gün dönecekler, bir gün yine ben olacaklar. Kayboluşlara inat, düşen her zerrem tohum oldu, boy verdi. Kaybolmak yoktu artık, kaybolmak bitmişti. Her şeyi anlıyorum; toprağa düşen yağmuru, aslan için can veren ceylanı, yok olan ve yeniden doğan bütün hayatları. Çocukken düşen uçurtmamı, onun arkasından akıttığım göz yaşlarını ve beni avutan o sesi. Hepsi bendim artık: mavi köpüklerden doğan Afrodit de, savaşın soğuk nefesi Ares de…
Isabella
|
|
|
|