Genç Yazılar
Genç Hikayeler
Genç Şiirler
Genç Makaleler
Genç Fikirler
Genç Mizah
Haftanın Genç Yazısı
Genç Yazarlar Komitemiz
Üyelik İşlemleri

mail.jpg (2821 bytes)

Yazılarınızı göndermek için tıklayın

 
 
Gönderen  
Kitap Adı bir babanın oğluna yazdığı mektuplar,  
Yazarı Cemal Türker  
Türü / Gönderilme Tarihi ROMAN 08.06.2006
 

bir babanın oğluna yazdığı mektuplar,

İlkdeyiş: Bıçak Darbesi Gibi…..

 

Yıllar önce gazetede okuduğum bir makalenin başlığı içimi ürpertmişti: "Çocuğun mu var, yüreğinde de bir bıçak…”

 

Yazıyı kesip, günlüğüme yapıştırmıştım. Altı aylık olmalıydın… belki daha da küçük.

 

Hatırlıyorum, eve getirmiştik seni hastahaneden. O kadar ufaktın ki, bir damlacık. Avaz avaz bağırıyor, bir türlü susmak bilmiyordun. Gri maviydi gözlerin, belli belirsiz saçlarınsa simsiyah.

 

Korkuyordum sana dokunmaya. Kırılıverecek gibi geliyordun hep. Kucağıma almıştım. Ağlıyordun. Kollarımın arasındaydın, sımsıcak. Farkında olmadan çok mu sıktım ne, annen:

 

-“Çıldırdın mı, çocuğu boğacaksın!”  dediydi telaşla.

 

Bir baba yüreğini açmak istiyorum sadece. Yalansız, abartısız, riyasız. Baba, oğul arasındaki öncesiz sonrasız rekabetten, çekişmelerden arınmış, çırılçıplak.

 

Sen oğlumsun. Derimsin. Gün olup sakın yüzdürtme kendini. Varlık nedenimizsin çünkü. Tek oğlumsun.

 

Bıçağın keskin ucunu etimde ilk ne zaman hissettim?

 

İlk gördüğümde, ilk kez kokunu içime çektiğimde, ateşin çıktığında...

 

“Anneni mi, babanı mı daha çok seviyorsun?” diye soranlara,  “eve hangisi erken gelirse…” dediğinde mi?

 

Yoksa, “hani annen nerede bakayım?” diyenlere telefonu gösterdiğinde mi? Huysuzlandığında, uyumak istemediğinde, kazaklarımıza sinmiş kokuyu özlemle soluyup, o kazaklara yanacığını yapıştırıp uyuduğunu, anlattıklarında mı?

 

Gözlerinin içinde eriyip yok olan gözlerimi, elimi tuttuğunda içimde kopan fırtınaları tanımlamakta zorlandığımda mı?

 

İlk dişin çıktığında… anneanneni sanki biraz daha fazla sevdiğini düşündüğümde mi?

 

Dudaklarımızdan çok gözlerimiz konuşurdu.. gözbebeklerimizde biriktirdik seni, her pazartesi sabahı ayrılırken ki, uzak kaldığımız günlerde bize güç verebilsinler.

 

Dile kolay dört yıl sadece haftasonları, tatillerde beraberdik seninle. İstanbul’da anneannenle kalmıştın. Mecburduk. İş düzenimiz gereği istemeden mecburduk bu özlemi çekelemeye.

 

Şaşırmışlardı kararımıza. “Bu yaşta bir çocuk, tek başına gönderilir mi hiç dünyanın bir ucuna?”  demişlerdi.

 

“Yaz tatilinde taa Brezilya , öyle mi? Hem idare edebilir mi kendini yaban ellerde? “ diye üstelemişlerdi.

 

Dudaklarının izini  yanaklarımda bırakarak çözülüvermiştin kollarımdan. Dış hatlar kontuarının sonunda, gözden kayboluncaya kadar el salladım sana.

 

Güle güle… çok ama, çok özleyeceğiz seni. Bıçağın keskin ucu etimdeydi.Kanıyordum.

 

 

Anıların kronolojiye isyan etmesi gerektiğine inanırım.

 

Bugünden söz ederken, yirmisekiz yıl öncesine dönmem sizi şaşırtmasın.

 

Bölük pörçük, aklıma geldiğince seçiyorum belleğimdeki fotoğrafları.Fırtına çağrışımlı bir duygu yağışı altındayım nicedir.

 

Feneryolu’ndan İzmit’e kadar daha onbeş yaşındayken arabayı sana emanet etmişti annen. Yanında oturuyordu... ve her durumda büyük göstermen için başında bir de kasket vardı.. bazen okula kadar sen kullanırdın arabayı... tabii, olası bir polis çevirmesi için planımız  hazırdı:

 

-“Memur bey, birden babam fenalaştı da, çaresiz direksiyona ben geçtim...”

 

Uzun bir gecenin sabahındaydım. Öteden martı çığlıkları geliyordu. Kınından sıyrılmış bir bıçak gibiydi ayaz.

 

Gökyüzünü eflatun kesmiş. Son lodoslardaydık. Susup yüzüne baktım , sessiz bir ürperişle.

 

Gözbebeklerinin lekesiz bakışlarına annen ve ben kaç ömrü adadık. Sana..sadece..sana !

 

Böylece bir babanın yüreğini oğlunun ellerine uzatmasını yazmaya başladım, haddimi aşmayarak.

 

Ülkemizde neredeyse en bol şeylerden biri de yazarlık ya! Eline kağıdı alan roman yazdığını sanır benim gibi. Sözüm gerçek yazarlardan dışarı elbette. Bir edebi, kaygım yok. Dilime gelenleri sözcüklere döküyorum. Bütün hepsi bu.

 

Hayatla ödeştim sonunda.

 

Cemal Türker

İstanbul, 3 Kasım 2005

 

 

Benseno  yayınları  (2006)

0-212-5282357

0-212-5281146

 

 Edebiyat dünyamıza " TEŞRİN FIRTINASI   " isimli kitabıyla giren

 Yazar  Cemal Türker, kısa sürede büyük ilgi gördü.

  5. baskısı hazırlanmakta olan  "Teşrin Fırtınası",

  Bursa ve İzmir`den sonra Konya TÜYAP Fuarı`ndaki imza günlerinde de okurlarıyla buluşmaktadır.

  Kitap, ayrıca akademik çevrelerin de dikkatini çekmiştir.

 "Teşrin Fırtınası", Sakarya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi`nde dönem ödevi konusu olmuştur

 

 

 

 

 

Teşrin fırtınası…

Bir fırtına ki sarsarken yalnız yaprakları değil ruhları da koparıyor bedenlerinden. Bir fırtına ki külleri kaplı bir volkanın içinden masmavi bir krater gölü püskürtüyor. Bir fırtına ki başını okşuyor çocukluğumuzun, “meltem mi?” dedirtiyor. Bir fırtına ki eski şarkılardan bir şal örtüyor yorgun omuzlarımıza. Bir fırtına ki yıpranmış, satır altları çizilmiş, kapakları yırtılmış ders kitaplarının kokusunu getiriyor raflarımıza. Bir fırtına ki radyolarımızın üzerinden dantelli örtüleri havalandırıyor. Bir fırtına ki çiçekler ekiyor vita kutularına. Bir fırtına ki ne kadar üflese kuzineden çıkmış pideleri soğutamıyor. Bir fırtına ki peşinden sağanaklar sürüklüyor soluk soluğa. Bir fırtına ki gençliğimizin sokaklarında gazete kağıdından gemiler yüzdürülüyor; üzerlerinde Aliki Vuyuklaki’nin resmi olan.

 

Ve bir teşrin fırtınası ki mazinin yıllardır açılmamış çekmecelerini çıkarıyor yuvalarından.

 

Benseno  yayınları  (2006)

0-212-5282357

0-212-5281146

 

 
Genç yazarlar Kulübü / Web Tasarım : Orhancam