Hakikati gören gözleriyle Hz. Mevlana, varlık kavgası verenlere, dünya içinde boğulup gidenlere, görünmez zincirler, kelepçeler, prangalar içinde yaşayanlara gerçek alemden şu haberleri veriyor:
Aşkın sırlar kime açılır ve görünürse benliği kalmaz onun,
çünkü yok olur gider sevgilide.
Mumu yak, güneşin önüne koy
güneş ışıklarına boğuldu mu
Bak bakalım, ışığından eser kalacak mı
Irmak akar, çağlar gider denize kadar
Fakat denize garkoldumu
ırmaktan eser kalmaz, kaybolup gider.
***
Kendinden geçmeyen,
benliğini bırakmayan er, er değildir.
Candan olmayan aşk,
masaldan ibarettir, ey oğul.
İdris gibi, yedinci kat göğün yücesine varmak istersen
Sevgilinin aşkı, en sağlam, en iyi bir merdivendir sana ey oğul.
Aşkı, bana da sorma başkasına da
Aşka sor.
Aşk dile gelir söylerse,
adeta inciler saçar, ey oğul.
Aşkın kimsenin tercümanlığına ihtiyacı yok.
Gerçekleri söylerken onun yüzlerce tercümanı olur, ey oğul.
Aşk, mecliste uyuyakalmış nazik kişilerin işi değil,
aşk, yüreklilerin, pehlivanların işidir ey oğul.
Hilelerle, düzenbazlarla dolu olan şu dünya,
sakın seni aldatıp aşktan alıkoymasın.
Bil ki vefasız dünya senden kaçar,
geçip gidiverir ey oğul.
***
Ey varlık. Varolanların yolunu vuradur.
Bize birşey yapamazsın.
Çünkü can şu varlık yurduna hiç gelmemiş,
yokluktan hiç doğmamış sayıyor kendini.
Biz çöllere düşüp
yokluk ovasının yolunu tuttuk.
Çünkü varlıkta bunca bağlar var.
Yokluktaysa bunca ferahlıklar.
Şu yokluk bir deniz, biz de balıklarız.
Fakat varlık adeta olta, adeta ağ.
Ağa düşen oltaya tutulan,
denizin zevkini nerden bilecek?
Padişah değilim dedim,
yoluna toprak kesildim.
Fakat O,
yoluna toprak kesilenin adını padişah taktı.
Hakikatin safasına ulaşabilme duasıyla..